Yeryüzündeki yaşam serüveninde insana verilmiş en önemli nimetlerden biri kuşkusuz dostluktur. Ne yazık ki dostluk; hayat, sağlık, gençlik, zenginlik ve boş zaman gibi kaybedilene kadar kıymeti çok az bilinen bir nimettir.
İnsanlar oksijene ihtiyaç duyduğu gibi her zaman ve her yerde bir dosta da ihtiyaç duyar. Bugün günlük hayatta, ticarette, siyasette, akademik ve entelektüel ortamda kısacası hayatın her alanında ve aşamasında herkeste bir yitiklik hissi var. Ama bu yitirilen şeyin dostluk olduğunu kimse pek idrak etmiyor, edemiyor.
Peki, kimlerle dostluk kurulur, kimlerle kurulmaz?
İslam dini; bizden farklı inanç, kültür ve medeniyet sahiplerini dışlamamızı istemez. Kur’an’ı Kerimde yüce Allah, “Müminler, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmesin.” (Âl-i İmrân, 3/28), Benim de sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin.” (Mümtehine, 60/1) diye buyurur.
Bu âyetler bizim; Allah’a, O’nun dinine, Resulüne ve bağlılarına karşı düşmanlık yapan, Müslümanların kanını oluk oluk akıtan, yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömüren; kültür, medeniyet ve beldelerini yerle yeksan eden ve onları yurtlarından çıkaran veya çıkarılmalarına destek veren kâfirler ve onların dostları ile dostluk kurmamızı kesin olarak yasaklar. Kâfirler tavırlarını, duruşlarını, tutum ve davranışlarını değiştirmedikleri sürece bu yasak devam eder.
Resûlullah’ın (s.a.s.) “Sadece müminle dost ol!” (Tirmizî, Zühd, 55) tavsiyesi, dostluk konusunda tercihi müminlerden yana koymamızı istemektedir. “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî, Zühd, 45) uyarısı ise bize dünyada tabi olacağımız, izinden yürüyeceğimiz; dostluk, arkadaşlık ve müttefiklik kuracağımız kişilere dikkat etmemiz gerektiğini gösterir. Bu güzel tavsiyeyi ve uyarıyı göz ardı edenler bunun pişmanlığını hem dünyada hem de ahirette mutlaka duyacaktır.
Gerçek dostlar, bizi şer ve günah girdabına çeken değil, bizi daima Allah’a, Resulüne, hayra, iyiliğe ve güzelliğe çağırandır. Gerçek dostlar, bizi Allah için uyaran, ikaz eden, bize yol-yöntem göstermekten hiçbir vakit vazgeçmeyenlerdir. Gerçek dostlar, yaşantımızdaki yanlışları; hal, tutum, davranış, gidişat ve tavırlarımızdaki hataları, eksiklikleri gizlemeyenlerdir.
Hz. Ömer ne güzel söylemiş; “Gerçek dost, iyi günde çağrıldığında, kötü günde ise çağrılmadan gelendir.” Dostluğun biz Müslümanlar arasında da zayıfladığını, hatta yer yer kaybolduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Bir dünyevi mevki-makam, bir ticari çıkar veya siyasi bir getirim ya da pozisyon için kendi yoldaşlarıyla, dava arkadaşlarıyla ve Müslüman kardeşleri ile hiçbir ahlaki sınır tanımadan kıran kırana bir rekabete girenlere ‘’Hele bir durun.’’ diyesi geliyor insanın. Sizi Allah yarattı. Babanız Âdem’dir, Âdem de topraktandır. Aslında sizler kardeşsiniz. Yaratan, yaşatan ve kardeş olma nimetini bahşeden Yüce Allah; dost, kardeş ve tek ümmet olmanızı, birbirinizin derdiyle dertlenmenizi; kardeşlerinizin sıkıntılarını, ihtiyaçlarını gidermenizi; acılarını unutturmanızı, sevinçlerini paylaşmanızı beklerken birbirinize düşman olmanın külfetini, azabını ve zilletini niye tercih ediyorsunuz?
Yaşamın en büyük zenginliği hasbî dostlara sahip olmaktır. Bunun için zor, dar ve uzun süreçlerden, çetrefilli sınavlardan geçilerek elde edilen paha biçilmez bir değer olan dostlukların zarar görmemesi, korunması ve devam edilmesi için azami çaba göstermek gerekir. Gerçek dostlarımızın farkına varmalı ve dostlarımızın dostu olmalıyız. Şayet dostlarımızın farkına varamazsak biz farkına varmadan dostlarımız hayatımızdan çekip giderler.
Hayatta hiçbir şeyiniz olmasa da gerçek dostlarınız olsun. Ancak dostlarınız sanal âlemden değil, gerçek âlemden olsun ki dostluğunuz gerçek olsun. Yalnız kusursuz dost aramayın yoksa dostsuz kalırsınız.
Herhalde bir insan için en büyük tehlike ‘’Seni yok ederiz.’’ diyen düşman(lar)ın varlığı değil, ‘’Seni kılıçlarımızla düzeltiriz.’’ diyen dostların yokluğudur.
Herkes samimi, çıkarsız, dürüst, yürekli, iyi ve hakiki kardeşin, akrabanın, komşunun ve dostun yokluğundan şikâyet eder, durur. Hatta “Dost mu kaldı artık’’ diye bir yanılsamaya kendini kaptıranlar bile var.
Eğer kara gününüzde yanınızda, etrafınızda hiçbir dost bulamıyorsanız bilmelisiniz ki; siz gerçekte hiç kimsenin dostu değilsiniz. Siz sadece iyi günün dostusunuz. Söylediğimin acı bir gerçek olduğunun farkındayım. Fakat maksadım acıtmak değildir. Zira gerçek dost acıtmadan acı söyleyendir.
Sahi! Siz gerçek bir dost musunuz?